22 Ağustos 2009 Cumartesi

Nasıl Bilirdiniz?


Serdar Ortaç’ı nasıl bilirdiniz?

Ahmet Kaya’nn hayatımızdan kayıp gittiği o meşhur magazin bilmemnecileri gecesindeki vatanperver çıkışıyla hatırlarım kendisini. Tabii ki kendisiyle ilk karşılaşmam bu değildir ama Ortaç’ı ciddi bir değerlendirme süzgecinde ele alabileceğim ilk sahne odur. Neden sonra geçen haftlarda, AKP iktidarondfan ne kadar memnun olduğunu da beyan ettiği bir röportajını okudum. Düşündüm apansızca, AKP’nin Kürt açılımı çalışmalarından da haberdardır herhalde diye. Aksi düşünülemez gerçi ama aymazlığın bu kadarı da düşünülemez. Vicdanı sızlıyor mu? Onca zamanda ne değişti? Popülist hareket etmek belirli bir düzlemde bu kadar trajikomik sapmalara neden olabilir mi? Ya da herhangi bir cevaba ihtiyaç var mıdır? Yoksa Serdar Ortaç, arada ilginç michael jackson tributeleri de yapan gayet gereksiz bir portredir magazinel dünyada ama insanın kanına dokunan davranışlara da ne yapıp edip imza atmayı başarmış ilgisizlik dünyasında.

Nasıl Bilirdiniz?


Yiğit Bulut’u nasıl bilirdiniz?
Bilmek istemezdim aslında daha çok ama bildim bir şekilde maalesef. Radikal gazetesinin renksiz baskılı ekonomi sayfalarında parlak saçlı bir insan olarak bilirdim Yiğit Bulut’u. Dahası da fazlaydı ya yetmedi bu kadarı zat-a. Pek sonraları fazla saçmalayan biri olarak bildim. Aynı yayın grubunun Vatan gazetesine geçti ki saçmalayabilmek için daha uygun –popüler- bir mekandı burası. Artık daha renkli sayfalarda, parlak saçlarını daha net görebildiğimiz bir resme sahipti ve daha iri puntolu bir köşesi vardı. Peki yetti mi? Bana sorsan fazlaydı bile ama ne yazık ki ne yetti, ne de bitti. Artık kendisini bolca, dünyanın en gereksiz, evrim tartışmalarının yaşandığı yeni kanalı ve gazetesinde görüyoruz. Kendisi saçmalamak konusunda her an kendini aşma çabalarındayken, onun bizlere yaşattığı azap ne zaman biter bilemiyoruz. Evrim yok bak yemin ediyorum yok. Tümceleri ağzından çıkadursun, bu adamın tüm savunduğu şeyler için aslında ne kadar az şeye sahip olduğunu görüyoruz, gülüyoruz.

20 Ağustos 2009 Perşembe

Seviyorum

Sokaklarda mayışmış bir halde yatan kedi ve köpekleri
Onları besleyen, onlara su veren insanları.

Kitap okurken gülümseyen insanları

UyuZ OluyoruM

Üç dört kişi, kaldırımda yanyana geçip halay çeken insanlara.

Dünyada bir şekilde trend olmuş olan her türlü bokun ittirile kaktırıla Türkiye'de de popüler yapılmasına

12 Ağustos 2009 Çarşamba

Başlamak Bitirmektir


Başlamak aslında bitirmek demektir. Başlayan her şey de bitmeye mahkumdur. Sonrasında yavaşça saniyeler saymaya başlar, yerini dakikalara devretmek için. Günler, saatlerin peşindedir. Ve siz bir bakmışsınız yıllar geçmiştir ömrünüzden. Geçen yıllar değil o biten güzel günlerdir özleminiz. Güneş de tıpkı diğer her şey gibi batmak için doğar. Koskoca bir kış bitecektir daha başlarken. Ve solacak olan çiçekler başlatacaktır kışın bitişini.

Bitecek olan bir hayata başlarız tıpkı bitecek olan bir güne başladığımız gibi. Ve bitecek olan bir aşka başlarız, biteceğini bildiğimiz upuzun bir yola girer gibi. Peki her şey bitecekse ve biz tüm bunları biliyorsak yine de niye başlarız?

Başlarız çünkü başlamamız gereklidir. Başlarız çünkü her şeye rağmen bunu istiyoruzdur. Başlarız çünkü, bambaşka bir boyuta geçmenin cazibesi alır aklımızı götürür başımızdan. Yeni bir sinema filmidir hayatımız ve çekilmemiş en güzel aşk filmidir yaşadıklarımız. Biz havalara uçarız, biz çiçeklere konarız, biz çimlere tüneriz, biz bulutlarda dolaşırız. Başlamış olmak öyle büyüleyicidir ki biteceğini düşünemeyiz, her gün batımında güneşin batışını izliyor olsak bile.

Yusuf Atılgan üstadın bahsettiği, sinemadan çıkan insanlarızdır biz. Ama kendi filmimizi çektiğimizden, kendi hikayemizi yazdığımızdan dolayı öyle kısacık sürmez üzerimizdeki büyünün etkisi. Asıl bizi aldatan da o değil midir zaten. Bitmiyor, bitmez zannederiz. Hep sürecek hep uçacağız zannederiz. Ama öyle olmaz, olamaz. Dalından kopan bir yaprak, gökten düşen bir damla, sapsarı, bembeyaz, sımsıcak papatyalar... hepsi bir gün yere düşer, hepsi bir gün solar gider. Geriye kalan şaşkınlık, hüzün ve hatıralardır.

Tüm bunlar gibi hayatlarımız da sona erer. Biz yepyeni bir hayata başlayabilelim diye. Sormaz kimse eski hayatından memnun muydun diye. Sormaz kimse ne istediğimizi. Sadece bir gün gelir ve her şey biter. Sadece bir gün gelir her şey yeniden başlar. Başlar çünkü bitecektir. Biter çünkü yeniden başlamaya mecburdur.

Ben sahip olduğum bir dakikayı çok sevdim. Ben benim olan bir günü çok sevdim, ben gelip geçen yıllarımı çok sevdim. Ben kendi çektiğim filmimim içinde bulutlarda dolaşmayı, çiçeklere konmayı, havalara uçmayı çok sevdim. En çok da kendi filmimi sevdim, çünkü her şeyi başlatan o'ydu. Çünkü daha önce çekilmiş olanların en büyüleyicisi o'ydu. En çok onu sevdim çünkü kendisi yıllarca süren, etkisi bir ömür boyu sürecek olan O'ydu...